31/01/2015

NO-THING


Sana bir sır vereyim mi? (Çok büyük bir ihtimalle hiçbir sır vermeden bu yazıyı bitireceğim) İyi miyim? Evet. Hem de çok! Yine kalbim açık, gözlerim kapalı yazdığım günlerden biri bugün. Gerçek olalım mı? Bazen Alice'im ben,bazen deniz kazağı, bazen kendi kendine mektuplar yazan bir deli, bazen kartopuyum, bazen Sevgili Sahil'im ben, Merhaba Dünya'yım bazen.. Beni tanımayanlar bile beni tanıyor artık.Sevenler sevmiyor, sevmeyenler çok seviyor. Bazen herşey tersine dönüyor, sonra Sahil 'ters' diye birşeyin olmadığını hatırlıyor. Kendi kendine konuşan bir deli bir şeyler yazıyorum sürekli değil mi? Aslında yaz-mıyorum, yaşı-yorum biliyor musun? Ben mükemmel olmak için değil, gerçek olmak için doğdum. Ve o kadar gerçek şeyler yaşıyorum ki, sen bana bazen çok 'sen değilsin' gibi geliyorsun. Ama inan bununla bile ilgilenmiyorum. İyi miyim? Evet. Hem de çok! Gerçek olalım mı? Bu sessizliği o kadar çok seviyorum ki. Sana yer yüzündeki her insanın bir meleği olduğunu söylesem belki de bana inanmazsın değil mi? Aslında biliyor musun? İnanıp inanmamanla hiç ilgilenmiyorum. Ben ilgilenmem ki! Ben gözlerim kapalı, kalbim açık yaşarım. Sonra da yazarım. Karanlık ve sessiz olsun her yer. Yazarken de yaşarken de böyle olsun. Sen de her yer karanlık ve sessizken oku. Dünyanın en kocaman kalbi hep böyle çok sessiz olsun. Aniden bir şarkı duydum ve çok etkilendim. Eminim tesadüf değildi (tesadüflere değil, sebeplere inanırım biliyorsun). Yazmak istedim sadece. İstanbul'a ne için geldiğimi biliyorum. Büyülü bir hikaye var. İyi miyim? Evet. Hem de çok! Hiç düşünmeden yazdığımı biliyorsun değil mi? Bir şarkı duydum önce. Sana yer yüzündeki her inanın bir meleği olduğunu söylesem bana inanmazsın değil mi? Tamam. Tekrar söylüyorum. İnanıp inanmamanla hiç ilgilenmiyorum. Ben ilgilenmem ki!  Gerçek olalım mı? İyi miyim? Evet. Hem de çok! Peki ne oldu? Kalbim durdu. Zaman durdu. Parçalar birleşti. Yarın olsun hiç istemedik. Yarın oldu. Yüzler değişti. Dostlar değişti. Adresler değişti. Evler değişti. Yürüyşlerim değişti. Gülüşüm değişti. Bakışlarım değişti. Uykusuzluk değişti. Yorgunluk değişti. Tebessümlerim değişti. Gökyüzü değişti. Geceler değişti. Sesler değişti. Renkler değişti. Sırlar değişti. Mucizeler değişti. Gerçek değişti. Aynı olmak değişti. Fark değişti. Sen değiştin. Ben değiştim. Hayaller değişti. Yalnızlık değişti. Birlikte olmak değişti. İlkler değişti. Sonlar değişti. Zaman durdu. Parçalar birleşti.

Seni sevdiğimi anladığım günden beri,
Hiçlik değişti, yokluk değişti.
Karşılıksızlığım dengeleşti,
Günler değişti, sana dönüştü.

(Çok büyük bir ihtimalle hiçbir sır vermeden bu yazıyı bitireceğim) Mutlu günler!

Sahil. xx






27/01/2015

25/01/2015

LET ME BE YOUR HAPPY SUNDAY!


Merhaba dünya! Bugün bildiğin tüm fizik kurallarını yıkıyorum (biliyorsan). İçine, sığabileceğinden daha büyük şeyler yerleştireceğim ve sen de sığdığını göreceksin (görebiliyorsan). Nefes alırken içine çektiğin şey oksijen değil, dışarı verdiğin şey karbondioksit değil. Gördüklerin çirkin değil, beğendiklerin hiç güzel değil. Konuştukların insan değil, sustukların haksızlık değil. Gözünde büyüttüklerin yeterince büyük değil, küçük gördüklerin aslında hiç küçük değil. İstediklerin hayal değil, asla istemediklerin uzak değil. Dostların iyi değil, düşmanların kötü değil. Gittiklerin uzak değil, kaldıkların senin değil. Bildiklerin kesin değil, yazdıklarım doğru değil. Ama zaten senin doğruların doğru bile değil. Yanlışların hata değil, kusursuz olmaya çalışman hiç doğal değil. Bir şeyleri satın almak için kullandığın o şey para değil. İçinden saymaya başla, geçen şey zaman değil. Bir gün 24 saat değil. Yaşın, doğum tarihin değil. Kim olduğun, ismin değil. Kartvizitin, yaptığın iş değil. Kariyerin, çalıştığın iş yerin değil. Dünyanın dönüş hızı kilometreler değil. Işık dediğin şey, aydınlık oranı değil. Giydiklerin kıyafet değil. Bir yerden bir yere gitmek için kullandığın o araç, araba değil. Bardağın taşma sebebi, içerisine sığabileceğinden daha fazla su koyman değil. Denizin bana vurma sebebi, sahil olmam değil. Başlıyorum. Merhaba dünya! Bugün bildiğin tüm fizik kurallarını yıkıyorum. İçine sığabileceğinden daha büyük şeyler yerlestireceğim ve sen de sığdığını göreceksin. Denizin bana vurma sebebi, beni çok sevmesi. Bardağın taşma sebebi, tamamen senin dikkatsizliğin. Ki bu hiç önemli değil. Bir yerden bir yere gitmek için kullandığın o araç, milyonları peşinden sürükleyebilir ama beni değil. Giydiklerin, başkaları seni beğensin diye seçtiklerin. Bu yüzden sen hiçbir zaman kendini beğenmedin. Işık dediğin şey, gözlerinden çıkan iyilik oranı. Ölçülebilir değil. Sevilesi bir şey. Konuşmana gerek yok, gözlerim kapalıyken bile ışığını görebilirim. Dünyanın dönüş hızı, yaş alma korkun kadar süratli. Kariyerin mi? İstemeden çalıştığın o şirketten neden istifa etmediğini hala anlamış değilim. Ben anlamadığım sürece de o yaptığın şey kariyer değil. Kartvizitin, sadece bana karşı güzel düşüncelerin olabilir. O yüzden iyi bir insan olduğun sürece seni yanımda taşırım. Şu an konuşmuyorsak bil ki sebebi, senin kartvizitsizliğin (yoksa bilirim çok iyi senin işlerin). Herkese bol şans. Kim olduğun, ismin değil, bu tamamen senin seçimin. Olmayı seçtiğin insansın, aksine beni inandıramazsın. İsmim sahilse, seçtiğimden değil, şanslı olduğumdan. Doğum tarihinle beni kandıramazsın, ruhun güzelse yaşın çok büyük ve çok güzelsin (benimlesin). İçinden saymaya başla, geçen şey zaman değil. Hop, sakın sayma! Sığdı mı? Nefes alırken içime çektiğim şey hiçlik, verdiğim şey sadece kocaman bir sevgi. Merhaba dünya! İsmim sahil, sana sığamıyorum.


Mutlu pazarlar!
sahil. xx 













Dress: ZARA
Shoes: MISSONI CONVERSE
Bag: YSL 







06/01/2015

THEORY




Bugün dünyayı kurtarma amacı gütmeden, her şeyin ve hiç bir şeyin teorisini yazıyorum. Blogger olmak zor iş safsatalarına hiç girmeyeceğim. Belki de değilim. Ben bile emin değilim. Ama yazıyorum? Yani bence! Aynı anda birden fazla 'şey' olmaya çalışmıyorum. Kaygım yok ki. Kalp atışımı hızlandıran ne varsa aynı anda yapmaya çalışıyorum. Pardon ama gerçekten çalışıyorum! Çok sevdiğim iç mimarlık mesleğimi U dönüşü ile bıraktım mesela. Çok sevmenin yetersiz olduğunu düşünüyorum (her anlamda). Kalp daha hızlı çarpsın. Sadece köşeme çekildim. Şimdi başlıyorum. Siz izleyin. Yellenmenin ayıp olduğunu düşünmüyorum. Senden sonra çok büyüdüm ben. Ama sana değil, kendime büyüdüm. 'Seni seviyorum'a inanmıyorum artık mesela. Sen de inanma bence! Bir insanı sevmeye inanıyorum ben. Gerçekten sevmeye. Gerçekten sevdikten sonra söylemeye inanıyorum. Ben sadece köşeme çekildim. Şimdi başlıyorum. Siz izleyin. Çıplaklığın ayıp olduğunu düşünmüyorum. Yahu ben varolup olmadığıma bile kesin karar vermiş değilim! Ama büyük bir ihtimalle varımdır diye düşünüyorum? Kalp çarpsın diye yap lütfen her şeyi. Bu çok yeterli. Ki birinin yanında piyano çalarken heyecandan ellerim titrer. Sıcak bir yaz günü her yerimi kapatır sokağa çıkarım ben. Bazen de kar yağarken çorapsız. Sadece 1 saniyede ülke değiştirmeye karar verip, bir iş teklifini kabul ederek vatandaşı olmadığım (aşık olduğum) bir yerde yaşıyorum. Kalp hızlı çarpıyor böylece. Sen beni seven biri ol. Sevdiğini söyleyen değil. Hemen şimdi. Önce sev. Sonra söyle. Bu çok yeterli. Potansiyel bir düşünür olduğunu düşünen bir düşünürüm ben. Sen de benim düşüme düşen bir düşsün. Bugün dünyayı kurtarma amacı gütmeden, her şeyin ve hiç bir şeyin teorisini yazıyorum. Köşeme çekildim. Şimdi başlıyorum.  
Seni seviyorum (önce sevdim, sonra söyledim)! 

Sahil. xx

                            



Pants: ZARA
Coat: STEFANEL 
Bag: ALEXANDER WANG
Shoes: CONVERSE MISSONI EDITION